ihhdan-taksime-protesto-cagrisi-h1526315265-126a56-300x150

Kudüs Yarım Asırdır İşgal Altında

Filistinliler, İsrail’in 1967’de başlayan Doğu Kudüs, Gazze Şeridi, ve Golan Tepeleri’ni işgal etmesiyle sonuçlanan 6 Gün Savaşı’nın başladığı 5 Haziran’ı “Yevmu’n Nekse” (Kayıp Günü) adıyla anıyor.


İnfografik: AA/Yasin Demirci

KUDÜS – Turgut Alp Boyraz

İsrail50 yıl önce bugün Doğu Kudüs’ü işgal ederek bitmeyen bir kavganın da fitilini ateşlemiş oldu.

İsrail’in 1967’deki 6 Gün Savaşı’nda Ürdün, Mısır ve Suriye’yi yenerek Gazze Şeridi, Batı Şeria, Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri‘ni işgal edişinin üzerinden tam 50 yıl geçti.

Gazze’den 2005 yılında çekilen İsrail, o zamandan bu yana abluka altında tuttuğu bölgede insani kriz yaşanmasına yol açarken, doğrudan ilhak ederek başkenti ilan ettiği Doğu Kudüs ve askeri yönetim altında tuttuğu Batı Şeria’yı Yahudileştirme politikalarını da sürdürüyor.

Kaynak: AA

Suriye’de yaşanan iç savaştan yararlanan İsrail, iki yıl önce de işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’ni ilhak ettiğini duyurdu.

Filistinli Araplar, İsrail’in 1967’de Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze Şeridi, Sina Yarım Adası ve Golan Tepeleri’ni işgal etmesiyle sonuçlanan 6 Gün Savaşı’nın başladığı 5 Haziran’ı “Yevmu’n Nekse” (Kayıp Günü) adıyla anıyor. Filistinliler Nekse’yi, 1948’de İsrail’in bağımsızlığını ilan etmesi anlamında kullandıkları “Nekbe’nin” (Büyük Felaket) devamı olarak görüyor.

Tam 50 yıldır devam eden bu işgalin en yakıcı şekilde hissedildiği yer ise Doğu Kudüs.

50 yıldır devam ediyor

Doğu Kudüs’te yarım asırdır devam eden İsrail işgalinin tarihçesi şöyle:

Müslümanların ilk kıblesi ve Hazreti Muhammed’in Miraç yolculuğuna çıktığı yer olan Mescid-i Aksa ile Hristiyan ve Yahudilerin en kutsal mekanlarına ev sahipliği yapan Doğu Kudüs, 1917’de Osmanlı egemenliğinden çıktığından beri sıkıntılı günler yaşıyor.

İngiliz manda yönetiminin bir asır önce şehri işgal etmesi, Filistinliler için de bir nevi sürgün ve savaşların başlangıcı oldu. İsrail’in 1948’de şehrin batısını, 1967’de de doğusunu işgal etmesiyle Kudüs’ü Yahudileştirme faaliyetleri büyük hız kazandı.

Uluslararası toplumun tavrı

Doğu Kudüs’ün statüsü Filistin-İsrail meselesinin çözümünün önünde duran en büyük engellerden biri. Birleşmiş Milletler’in (BM) tarihi Filistin topraklarını Yahudiler ve Araplar arasında pay etmek üzere yayımladığı 1947 tarihli planda, Kudüs’ün özel bir statüye tabi tutularak uluslararası toplumun kontrolüne verilmesi öngörülüyordu.

Kudüs’e verilen bu özel statünün sebebi üç semavi din için de kutsal şehir olmasından kaynaklanıyordu.

Siyonist güçler 1948 yılındaki savaşta Kudüs’ün batısını ele geçirdi. Ürdün’ün kontrolünde olan surlarla çevrili eski Kudüs’ün doğusunu da 1967’de ele geçiren İsrail, uluslararası hukuku ihlal ederek şehirde İsrail yasalarının geçerli olduğunu ilan etti. İsrail, bu şekilde Doğu Kudüs’ü de fiili olarak ilhak etmiş oldu.

İsrail meclisi 1980’de kabul ettiği bir yasayla Kudüs’ü doğusuyla batısıyla İsrail’in “birleşik başkenti” ilan etti. Böylece Doğu Kudüs’ün ilhakı resmiyet kazanmış oldu.

Buna karşılık BM Güvenlik Konseyi (BMGK) 1980 yılında İsrail’in Doğu Kudüs’ü ilhak ederek başkent ilan etmesini geçersiz sayan 478 sayılı kararı kabul etti.

ABD dahil uluslararası toplum Doğu Kudüs’ü işgal altında sayıyor. Ayrıca hiçbir ülke Doğu veya Batı Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımıyor. İsrail’i tanıyan tüm ülkelerin büyükelçilikleri Tel Aviv’de bulunuyor.

İsrail’in yasa dışı şekilde Doğu Kudüs’ü ilhak etmesi, uluslararası hukuktaki “işgalci güç, işgal ettiği topraklar üzerinde hakimiyet hakkına sahip değildir” ilkesinin ihlali anlamına geliyor.

Hiçbir ülkenin vatandaşı değiller

İsrail’in Doğu Kudüs’ü fiilen ilhak etmesine rağmen burada yaşayan Filistinliler İsrail vatandaşı sayılmıyor ve vatandaşlık haklarından yararlanamıyor. Doğu Kudüs’te yaşayan 420 bin civarındaki Filistinli, İsrail makamlarının verdiği “Kudüs Kimlik Kartı” ile şehirde sürekli ikamet etme iznine sahip.

Söz konusu Filistinliler aynı zamanda Ürdün pasaportuna da sahipler ancak bu pasaportlarda da vatandaşlık numarası bulunmuyor. Bu nedenle tam olarak Ürdün vatandaşı da sayılmayan Doğu Kudüslü Filistinlilerin Ürdün’de çalışma ve devlet hizmetlerinden yararlanma hakkı da yok.

Bir nevi arafta kalan Doğu Kudüs’teki yüz binlerce Filistinli, ne İsrail ne Ürdün ne de Filistin vatandaşlığına sahip oldukları için “devletsiz” yaşıyor.

14 bin Filistinli Doğu Kudüs’ten sürüldü

İsrail vatandaşlığı bulunmayan ancak İsrail makamlarının verdiği Kudüs Kimlik Kartı ile şehirde sürekli ikamet izni olan Filistinlilerin, bu hakları da çeşitli bahanelerle ellerinden alınabiliyor. Bu nedenle Doğu Kudüs’teki 420 binin üzerindeki Filistinli sürekli olarak doğdukları şehirden sürülme korkusuyla yaşıyor.

Bu Filistinlilerin Doğu Kudüs’te yaşamaya devam edebilmeleri için İsrail’in belirlediği bir dizi talebi yerine getirmesi gerekiyor. İster yabancı bir ülke, ister Batı Şeria olsun belli bir süre Doğu Kudüs’ün dışında yaşayan Filistinlilerin ikamet izinleri iptal edilerek şehre dönme hakları ellerinden alınıyor.

Doğu Kudüs’te ev yapmalarına izin verilmeyen Filistinliler bu şekilde şehrin dışına çıkmaya zorlanırken, Kudüs dışında ikamet ettikleri tespit edilenlerin de bir daha şehre dönmesi yasaklanıyor. Aile üyelerinden birinin İsrail’in “terör” olarak nitelediği saldırılara karışması da tüm ailenin Kudüs’ten sürülme sebebi sayılıyor.

İsrailli insan hakları kuruluşu B’Tselem’in yayımladığı verilere göre, İsrail 1967’den bu yana 14 bin Filistinlinin ikamet iznini iptal ederek Doğu Kudüs dışına sürdü.

Bununla birlikte İsrail, dünyanın neresinde olursa olsun tüm Yahudileri İsrail’e gelerek Doğu Kudüs dahil istedikleri yere yerleşmeleri ve vatandaşlık almaları için teşvik ediyor.

Kaynak:AA

Daha fazla oku...

İsrail’e Karşı İslam Dayanışması

Kudüs’teki İsrail zulmü, tüm dünyada büyük tepki gördü. İstanbul’da binlerce müslüman “Kudüs yalnız değildir!” mesajını dünyaya duyurdu. Suriye’den Sudan’a, Avustralya’dan Hollanda’ya kadar pek çok yerde İsrail şiddeti kınandı.

İstanbul / Türkiye

İsrail’in Kudüs’te Müslümanlara yaptığı zulüm, dünyanın bir çok yerinden tepki almaya devam ediyor. Suriye’nin kuzeyinde yer alan Cerablus’tan Sudan’daki Hartum’a, Avustralya’nın başkenti Melbourne’den Hollanda’nın yönetim merkezi Lahey’e dek birçok yerde gösteriler düzenlendi. İsrail barbarlığına en büyük tepki ise İstanbul-Yenikapı Meydanı’nda ses buldu. Mitinge on binlerce yurttaş katılarak özgür Filistin çağrısını yineledi.

HANİYE’DEN CANLI BAĞLANTI

Hamas’ın (Filistin İslami Direniş Hareketi) lideri İsmail Haniye canlı bağlantı kurdu. Alani Türk-Filistin bayrakları ile dolduran coşku seli, İsrail zulmüne karşı birlik mesajı verdi. Kalabalığa seslenen Temel Karamollaoğlu ise şunları aktardı: “Burada bugün, 80 milyon Türkiye’nin yüreği var. Kudüs’ün savunulması yeryüzünün bütün müsebbiplerine karşı bir başkaldırıdır. Zaman konuşma zamanı değil, çok çalışmak ve şuurla hareket etme zamanıdır. Farklılıklarımızı kaşıyarak değil, ittifaklarımızı güçlendirerek bu kötü gidişe ‘dur’ diyebiliriz. Kudüs’ün kurtuluşu için lafa değil, icraate ihtiyacımız var.”

Cerablus / Suriye

CANIMIZ BİLE FEDA

Fırat Kalkanı Harekâtı ile terör örgütü ISIS/DEAŞ’tan alınarak kurtarılan Cerablus’ta Suriyeli vatandaşlar ellerindeki devrim bayraklarıyla bir araya gelerek gösteri düzenledi. katılımcılar arasında bulunan Abdurrahman Ebu Kadir, “Aksa ilk kıblemizdir. Onun için canımızı bile feda ederiz. Kudüs yalnız değildir” dedi. Sudan’da ise başkent Hartum’da düzenlenen “Aksa’yla Dayanışma Festivali” içerisinde güzel görüntüler ortaya çıktı. Festivale katılan Şimdi Reform Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Osman Rızk, “Filistin halkı büyük bir hapishanede yaşıyor. Kudüs topraklarının yüzde 96’sı Yahudilerin elinde” dedi.

Avustralya / Melbourn

“ÖZGÜR FİLİSTİN İSTİYORUZ”

Avustralya’nın başkentinde yapılan gösteride ise Müslüman, Hristiyan, Yahudi ve Aborijinler’e kadar farklı kültür ve miletten insan hakları savunucuları katıldı. Eyalet Kütüphanesinin önünde yer alan Filistin bayraklarıyla toplanan göstericiler, Filistin’e destek mesajı verirken, İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik uygulamalarının son bulması çağrısını yineledi.

Avustralya / Melbourn

HOLLANDA GÖNDERİLMEK İSTENEN POSTAYI ENGELLEDİ

Filistinlilerin, Müslümanlara ait ilk kıble, Mescid-i Aksa’da ibadetini kısıtlayan İsrail yönetmelikleri, Hollanda, Lahey’de de protesto edildi. Hollanda Filistin Gençlik Vakfı (HFGV)’nın İsrail Büyükelçiliği yakınında düzenlediği gösteride, gençlerden oluşan bir grup Filistin bayrakları ile katıldı. HFGV Başkanı Ahmed Skineh ve yöneticilerinin İsrail devletine hitaben kaleme aldıkları mektubu İsrail Büyükelçiliği binasındaki posta kutusuna atmasına Hollanda polisi izin vermedi. Skineh, mektubu posta yolu ile İsrail Büyükelçiliğine yollayacaklarını söyledi.

Lahey / Hollanda

Ümmet ayağa kalksın

İstanbul-Yenikapı’daki gösteriye katılan Mirasımız Derneği Genel Başkanı Muhammet Demirci, Kudüs’ün bütün dünya Müslümanlarının sorumluluğu altında olduğunu söyledi, “Ümmet ayağa kalkarsa İsrail oturur. Ümmet Kudüs’e yürürse İsrail kaçar. Bu mahşeri kalabalık Kudüs’e sesleniyor: ‘Siz yalnız değilsiniz. Kudüs yalnız değildir.’ Müslümanlar Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı hiçbir zaman sahipsiz bırakmayacaktır. Sanıyorlar ki Müslümanalar Kudüs’ü unuttu. Bizler Kudüs’ü unutmadık, unutmayacağız” dedi. Müslümanlar bir oldukça Mescid-i Aksa’nın da ayakta olacağını belirten İHH Genel Başkanvekili Hüseyin Oruç ise “Müslümanlar uyumuyor. Meselemiz Kudüs olunca Müslümanların uyumadığını bir kez daha göstermiş olduk” ifadelerini kullanırken, Cansuyu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Mustafa Köylü de “Başkomutanı Hz. Muhammed olan bir orduyu asla yenemeyeceksiniz” diye konuştu.

Daha fazla oku...
Kubbet-üs Sahra'nın Hikayesi

Kubbet-üs Sahra’nın Muhteşem Hikayesi

Peygamber efendimizin üzerinde Mirac’a yükseldiği Hacer-i Muallak’ın üzerine yapılmıştır.

Kubbet-üs Sahra Arapça’da “kayanın üzerindeki kubbe” anlamına geliyor. Cami 685-691 tarihleri arasında Emevi halifesi Abdulmelik Bin Mervan tarafından, Peygamber efendimizin üzerinde Mirac’a yükseldiği Hacer-i Muallak’ın üzerine yapılmıştır.

Bu kayanın adı Muallak Taş ya da Hacer-i Muallak olarak anılır ve “asılı duran taş” demektir. Miraca çıkarken Peygamberimizin  bastığı ve ayak izini bıraktığı kaya; Kuruluş Kayası yada Oyuk Kaya olarak anılır. Altı boştur ve yalnızca bir köşesinde yer alan ince bir destekle duran bu kaya parçası, Kudüs’te Kubbet-üs Sahra’nın içindedir Hacer-i Muallak’ın içine on bir basamak merdivenle inilebilmektedir.

Hz.Huhammed (SAV) Mirac’a çıkarken, kaya onunla birlikte yükselmiş, peygamberimizin işareti ile durmuştur.

Küçük bir mescit görünümündeki oyukta 20 kişi namaz kılabilmektedir. İçeriden bakıldığında kaya havada asılı izlenimi verir, bundan dolayı Hacer-i Muallak olarak anılmaktadır. Hz.Huhammed (SAV) Mirac’a çıkarken, kaya onunla birlikte yükselmiş, peygamberimizin işareti ile durmuştur.

Kubbet-üs Sahra içinde mermere gömülü ve dışı tahta oymalı bir kutu içinde ‘’Sakal-ı Şerif’’ vardır.

Kudüs’ün İslami yüzünü gösteren muhteşem bir sanat harikasıdır.

Kubbet-üs Sahra, Hacer-i Muallak’ın üzerine yapıldığından ilginç bir mimariye sahiptir. Sekizgen olan camiinin dört tarafındaki duvarlarında dört ayrı kapı bulunmaktadır. Kıble yönünden de içeriye girilebilen dünyadaki tek cami Kubbet-üs Sahra’dır. Kubbesinde mevsimleri belirten 4 ana sütun ile ayları simgeleyen 12 sütun üzerine oturtulmuştur ve altındaki uhrevi manayı derinden hissettirir. Üzeri altın varak ile kaplanmıştır. İçeriden ahşap süslemeleri ve rengârenk mozaikleri dış cephesindeki çini süslemeleri ile bu yapı Kudüs’ün İslami yüzünü gösteren muhteşem bir sanat harikasıdır.

Kubbet-üs Sahra’nın sekizgen dış duvarının üst tarafına Yasin-i Şerif’i yazdıran padişah ise II.Abdülhamit’tir.

1099’da Kudüs’ü ele geçiren Hıristiyanlar burayı kilise olarak kullanmışlar, Selahaddin-i Eyyübi’in Kudüs’ü yeniden 1187’de fethetmesiyle birlikte mescit 88 yıl aradan sonra asli fonksiyonuna geri dönmüştür. Caminin dışında yer alan çini süslemeleri Kanuni Sultan Süleyman devrine aittir. Kubbet-üs Sahra’nın sekizgen dış duvarının üst tarafına Yasin-i Şerif’i yazdıran padişah ise II.Abdülhamit’tir. Gerek Osmanlılar gerekse diğer devletlerden Kudüs’e sahip olanlardan her padişah, her paşa veya her Kudüs valisi Harem-i Şerif’in içerisine bir hizmet yapmak istemiş. Harem bundan dolayı irili ufaklı onlarca tarihi eseri barındıran doğal bir tarihi müze haline gelmiştir. Harem-i Şerif’in 140 bin metrekarelik kutsal alanının her tarafı ayrı dönemlere ait tarihi eserlerle doludur.

Daha fazla oku...