Bombacı Reşat

Çanakkale’de Savaşan 13 Yaşındaki Gönüllü Bombacı Ali Reşat Çavuş’un Fotoğrafının Hikayesi

Çanakkale Zaferi denince unutulmaz karelerden biridir üzerinde ‘Gönüllü Bombacı’ yazan fotoğraf. Başındaki enveriyesi oldukça büyük, üzerindeki askerî kıyafet kendisine bol gelen 13-15 yaşlarındaki çocuğun fotoğrafını çoğunuz hatırlar. Genelkurmay Başkanlığı’nın 2007 yılında yayımladığı albümde yer alan ve en çok konuşulan karelerden biri olan fotoğraf (Genelkurmay o tarihte 28 fotoğraf yayımlamış, o fotoğraflardan biri de ‘Gönüllü Bombacı’ya ait meşhur kareydi). Ama kimdi bu çocuk? Gerçekten Osmanlı askerleriyle birlikte Çanakkale’de bulunmuş, düşmana karşı savaşmış mıydı? Acaba fotoğraf bir evin bahçesinde çekilmiş olabilir miydi? Ya da çocuk abisinin asker kıyafetlerini mi giymişti?

Bugüne kadar bu fotoğrafın hikâyesini hiç kimse öğrenemedi. Çanakkale Savaşı tarihi ile ilgilenen birçok araştırmacı, üzerinde el yazısıyla “Gönüllü Bombacı” yazan bu fotoğrafı, Anadolu insanının vatanı için her yaşta canını feda edebileceğinin delili olarak anlattı durdu. Hatta şu an bile internette dolaşan bu fotoğrafın altında Çanakkale’de lise ve ortaokul sıralarındaki çocukların savaştığını anlatan nice asılsız bilgi mevcut. Oysa fotoğrafın kaynağı hakkında kesin bir bilgi bulunmadığı gibi, gerçekliği konusu da hayli tartışmalıydı. Fotoğraftaki küçük çocuk, o dönemler, hatta günümüzde bile çok yaygın bir âdet olan, ‘asker büyüklerinin giysisiyle’ resim çektirmiş bir çocuk olabilirdi. Ya da resmin üzerindeki ‘Gönüllü Bombacı’ yazısını, sonradan ona bu sıfatı yakıştırmış biri yazmış olabilirdi. Ancak ilk kez, resimdeki küçük çocuğun gerçekten de Çanakkale cephesinde bulunduğunu dergimizdeki belgelerde görecek ve kendisine takılan ‘Gönüllü Bombacı’ lakabının da haksız olmadığını okuyacaksınız.

Zira 22 Ağustos 1915’te Berliner Illüstrirte Zeitung isimli Almanya’da haftalık yayın yapan derginin söz konusu sayısında Türk ordusunun bu en genç savaşçısının hikâyesi yer alıyordu. Yaklaşık 40 yıldır Çanakkale Zaferi ile ilgili belge ve bilgi toplayan Yetkin İşcen, herkesin bildiği bu fotoğrafın hikâyesini ortaya çıkartan ilk kişi. Kendisi gibi Çanakkale konusunda uzman araştırmacı-yazar Basri Emin Sütlü de bu fotoğrafın hikâyesine geçen hafta piyasaya çıkan “Hatıralarla Çanakkale-Harp Sahası Gezi Rehberi’ kitabında kısaca yer verdi.

Biz isterseniz 1915’e, Berliner Illüstrirte Zeitung isimli Alman dergisinin haberine dönelim. Haber, yayın hayatına 1892’de başlayan dergide şöyle anons ediliyor: “Ozan-şair Karl Vollmoeller Çanakkale Boğazı’nı savunanlara ilişkin haberler gönderdi. Dr. Vollmoeller’in ilk öyküsü, Türk Ordusu’nun en genç astsubayı ile ilgili...”

Almanya’dan gelerek savaşla ilgili izlenimlerini gazetesine yazan Vollmoeller’den öğrendiğimize göre fotoğraftaki çocuğun adı Ali Reşat’tı. Ali Reşat’ın hikâyesini tüm çıplaklığı ile kaleme alan Vollmoellar’e ‘Gönüllü Bombacı’nın birliğinde yer alan komutanı da yardımcı oluyordu. Şu satırlar yazara ait: “Ali...! diye bağırdı, Alman makineli tüfek birliğinin komutanı; Ali...! Çadırın arkasındaki karanlıktan ilginç ve biçimsiz bir karaltı gözüktü. Üstüne başına çekidüzen verdi ve dimdik durarak selam çaktı. ... İlk izlenimim, üniforma içinde bir kız olduğu biçimindeydi... Kafasına göre oldukça büyük olan ve tropik şapkalara benzeyen, kahverengi pamuklu kumaştan yapılma ‘Enveriye’ (Türk askerinin yeni başlığı) altında iki parlak ve kuyruklu göz yanıyor, dar ve parlak bir yüzü parıldatıyordu. Görüntünün kalanı ise kaba pamukludan yapılma, balçık kahverengisi arazi üniformasının altında kayboluyordu.

-Beyler, bu Osmanlı İmparatorluk Ordusunun en genç astsubayı Ali Reşat Çavuş... Ali, Almanca öğrendiğini göster. Alman askeri nasıl der?

Oldukça bol ve uzun üniforma kolunun içindeki ince parmaklı eli yeniden başlığa gitti. Çatallı bir çocuk sesi duyuldu:

-Çook iyii...! (Sehr gut).

-Tamam Ali. Şimdi biz bu beylere senin nasıl astsubay olduğunu anlatacağız. Beylerin hepsi tüm cesur Türk askerlerine Almanya’dan güzel armağanlar getirdi. İşte, bir paket de senin için. Bu beyler Almanya’ya geri döndüklerinde senden söz edecekler.”

Yazara göre Ali’nin babası, Balkan Savaşı’nda bir Makedonya alayında yüzbaşıydı ve Kumanova’da şehit düşmüştü. Annesi ve kardeşleri, Sırplar tarafından katledildi. Bu katliamdan kurtulan Ali Reşat, kaçanların arkasına takılarak kendisini Trakya’ya attı ve askerlerin arasına katıldı. On üç yaşında bir çocuk, bir birlikle nasıl kalırsa öyle beslendi. Kâh geldi bir köşeye kıvrıldı, kâh arda kalanlarla idare etti. Yaklaşık 20 ay o askerlerle kaldı. Sonunda da yolu onlarla birlikte Çanakkale’ye düştü. Söz yine yazarın: “On beş yaşına gelmişti ve savaşmak istiyordu. Birisi ona bir asker pantolonu verdi ve bir de asker ceketi... Yalnızca bir silahı eksikti. Büyük adamların da kendilerinin silaha ihtiyaçları vardı. Ali’nin el bombasıyla tanışması kendi fikriydi. Bu ilk olarak nasıl oldu bilmiyorum. Ancak bir akşam kalktı ve kendi yöntemiyle İngilizlerle savaşmaya başladı. Gecenin yarısında bir cehennem gürültüsü ve delicesine atışlardan sonra, Ali Reşat sabah, bir İngiliz dürbünü ve bir Browning tabancayla geri döndü. İngiliz subaylarının bulunduğu yerleri bulma konusunda özel bir yeteneği vardı. El bombaları hep İngiliz subaylarını buluyor ve ganimetleri de buna uygun olarak seçilmiş ve aristokratik oluyordu.”

Söz konusu haberde Ali’nin komutanının sözlerine de yer veriliyordu. Komutanı Ali’nin yetenekli olduğundan bahsediyordu. Gönüllü bombacıların tüm saldırılarında yer alması gerektiğini söylüyordu. “Ne yaptığını gördünüz. Ali, saldırı kollarının kahramanı oldu. Siperden ilk çıkan, düşman tel örgülerini ilk geçen ya da kesen, silahını tümüyle etkin olarak ilk kullanan oydu.” Komutanı onun, nisan ayındaki bir saldırıda, her iki bacağından ve bir mermiyle de ciğerinden kötü bir biçimde yaralandığını da anlatıyordu yazara. Ama hep ön saflarda olmak isteyen Ali’yi cephe gerisindeki bir hastaneye taşımanın da faydasız olduğunu dile getiriyordu. Buna rağmen bu yaralanmadan dolayı 4 hafta cepheden uzak kaldı Ali. Sonrasında döndüğü cephede yine düşman kurşunlarına hedef oldu. Son olarak da sol omzundan yaralanmıştı. Tüm bunlara karşın o, birkaç gün sonra yeniden iyileşerek siperlerdeki yerini almıştı. Komutanı yazara hikâyesini anlatırken hemen yanı başlarındaydı Ali. Çünkü şöyle bitiyordu metin: Bugün de erkenden ve yine bıkmadan yorulmadan bizimleydi... Öyle değil mi Ali Reşat?”

Gecenin karanlığında siperden çıkan, düşman askerlerinin, özellikle subayların yerlerini bulan ve bombasını atan Ali, yaşının küçüklüğüne rağmen yüreğinin büyüklüğü, cesareti ve azmi ile bir destan yazdı. Yine söz konusu hikâyeden öğrendiğimize göre cepheyi ziyarete gelen Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın huzuruna çıktı. Savaşta göstermiş olduğu yararlılıklar dolayısıyla kendisine çavuş rütbesi verildi (Dergi bu bilgiyi de vermesine rağmen haberi en genç astsubay diyerek anons etti).

1948 yılında hayata veda eden Karl Vollmoeller iyi iş çıkartmıştı. Bizi heyecanlandıran ise 22 Ağustos 1915 tarihli haftalık dergide Ali’nin fotoğrafının da yer alıyor olmasıydı. Zaten bu fotoğraftı her şeyi aydınlığa kavuşturan. Zira 2007 yılında Genelkurmay’ın yayımladığı fotoğraf ile bu fotoğraf sanki birkaç gün arayla çekilmiş gibiydi. İşin bir başka ilginç yanı da 19 Ağustos 1915 tarihli Illustrirte Zeitung (1843-1944 yılları arasında yayın hayatını sürdürdü) adlı dergi de sayfalarında Ali’ye yer veriyordu. Çizerleriyle meşhur olan bu derginin Çanakkale’ye gelen George Lebrecht isimli çizerinin kara kalem resmi tıpa tıp Ali Reşat’a benziyordu. Üstelik 1945 yılında hayatını kaybeden ünlü ressam Lebrecht, yaptığı bu resmin altına ‘Ali Reşat’ diye not düşmüştü.

Ali Reşat ile ilgili bir Alman’ın daha hikâyesi var. Ama bu hikâye biraz farklılık arz ediyor. Hikâye, 1978 yılında ölen Armin Wegner’e ait. Oldukça uzun olan bu hikâye, 1921 yılında kaleme alınmış. Alman generali Mareşal Von der Goltz’un (Golç Paşa) ekibinde sağlık görevlisi olarak Türkiye’ye gelen ve savaşa katılan Armin Wegner isimli Alman askeri, Çanakkale cephesindeki gözlemlerini savaştan sonra ‘Hüseyin Oğlan’ adını verdiği eseriyle kitaplaştırdı. Onun anlattıkları ile Vollmoeller’in yazdıkları neredeyse tıpa tıp benzerlik arz ediyor. Yalnız Vollmoeller’in yazısındaki ‘Ali Reşat’, Wegner’in öyküsünde ‘Hüseyin’ olarak ele alınmış. Ali Reşat ismi ise Hüseyin’e sahip çıkan subayın adı olarak kitapta yer bulmuş. Armin Wegner orijinal adı Der Knabe Hussein olan kitaptaki hikâyesine şöyle giriş yapıyor: “Lüleburgaz’daki Balkan Savaşları sırasında, iki gün sonra bozguna uğrayan askerler bozkırda minaresi güdük bir parmak gibi yükselen terk edilmiş bir köyde on bir yaşında bir Türk çocuğu buldu. Mavi şalvarı topuklarına kadar uzanıyordu, kırmızı fesinin altında çekik gözleri dehşetten donuklaşmıştı. Önünde, avlunun ortasında bir köylünün ağaca bağlanmış cesedi sallanıyordu.”

Devam eden hikâye yukarıdaki hikâyede geçen komutanın anlattıklarıyla örtüşüyordu. Ali Reşat’ın İstanbul’a geldiği, 20 ay kadar kaldığı, genç acemi erlerle birlikte Beyoğlu’nun arkasındaki Taksim Kışlası’nda konakladığı, sonra Çanakkale’ye yolunun düştüğü, bombacı olduğu uzun uzun anlatılıyordu. Şu satırlar Wegner’in: “Hüseyin sabaha karşı sipere döndüğünde cepleri çikolata ve İngiliz altınıyla doluydu. Bir palaskada fişekler şıngırdıyor, kanayan parmakları arasında simsiyah parlayan bir Browning tutuyordu.” Cephede yaralandığı, Tekirdağ’a götürüldüğü, burada 4 hafta kadar kaldıktan sonra iyileşip tekrar Gelibolu’ya döndüğü de yazıyordu. Hikâye şu şekilde sonlanıyordu: “O gün Hüseyin on dört yaşına bastı. İçinde serpilmeye başladığı üniformasının omuzlarında çavuş apoletleri vardı. Anası karanlık bir gecede alevler içindeki bir kalasın altında göçüp gittiğinden bu yana kendisine analık eden toprak ona güneşten yanmış bir kabuk ve ağaç dalları gibi güçlü kollar armağan etmişti. Padişah ordusu ise ona binlerce baba vermişti. Ali Reşat onu Edirne’deki askerî okula göndermek istiyordu, akademideki tüm subaylar onu seveceklerdi.”

Evet; tarihî fotoğraftaki ‘Gönüllü Bombacı’nın, başkasının askerî elbiselerini giymiş bir genç olmadığı, tam aksine Çanakkale cephesinde, Arıburnu veya Anafartalar bölgesinde, kahramanlıklar yapmış bir genç olduğu ortaya çıkıyordu. Yakın zamana kadar kim olduğunu bilmediğimiz, üzerinde ‘Gönüllü Bombacı’ yazan fotoğrafından tanıdığımız Ali Reşat Çavuş, artık hepimizin kahramanı. Sizce hatırasını yaşatacak bir abideyi de hak ediyor değil mi?

Gönüllü Bombacı’ya ait arşive ilk ulaşan Yetkin İşten emekli bir gazeteci. 40 yıldır Çanakkale üzerine çalışmalar yapıyor. Bugüne kadar Çanakkale ile ilgili bir kitabı Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla çıktı. “Birçokları gibi ben de ‘Gönüllü Bombacı’nın yer aldığı fotoğraftaki çocuğun, abisinin ya da bir yakınının kıyafetini giydiğini düşünüyordum. Zira yaşı çok küçüktü. Ayağında doğru dürüst ayakkabı yoktu. Başlığı kocamandı. Ama bugün gördük ki hikâye tahmin edebileceğimizin çok ötesinde.” diyor.

İşten, söz konusu dergileri bir arkadaşı sayesinde elde ettiğini, karıştırırken fotoğrafı gördüğünü ve fotoğraftaki çocuğu hemen tanıdığını söylüyor. “Çorap söküğü gibi geldi. Dergiye baktıktan sonra diğerlerini de araştırdım. Araştırmacı arkadaşım Basri Emin Sütlü de fotoğrafın yer aldığı derginin o günkü nüshasının tamamını elde etti. Ben ayrıca bizim tarihçilerin pek sevmediği Armin Wegner’in hikâyesini de buldum. İsimler ve olaylar neredeyse birbirinin aynı. Bunun yanında başka bir dergide bulduğumuz çizim de Ali Reşat’a çok benziyor.”

Yetkin İşten, Osmanlı ordusunda o yaşta hiç asker olmadığını söylüyor. Zira Osmanlı’da askerlik yaşı 18’di. Savaşın son senesinde çıkartılan bir kanunla yaş sınırı 17’ye düşürüldü. “Yani sağda solda çoluk çocuk askere gitti, vatanı kurtardı diyorlar ama bunun gerçekle alakası yok. Bana göre bu sebepten dolayı Çanakkale cephesine gelen Alman gazeteciler ‘Gönüllü Bombacı’ ile yakından ilgilendi. Çünkü onun yaşında başka kimse orduda bulunmuyordu.”

Peki, ‘Gönüllü Bombacı’nın akıbeti ne oldu? İşte bu noktada elde hiçbir bilgi mevcut değil: “Wegner’in hikâyesinde savaş sonrası Edirne’ye döneceği yazıyordu ama sağ kalabildi mi, bilinmiyor.”

61 yaşındaki Yetkin İşten aslen İstanbullu. 10 yıldır Çanakkale’de yaşıyor. Çanakkale Savaşı’na ilgisi lise yıllarında bir gezi sonrası başlamış. “Ziyaret için Çanakkale’ye gitmiştik. O yıllarda meşhur bir Salim Amca, onun da küçük bir müzesi vardı. 16-17 yaşlarındaydım. O müze beni çok etkiledi. O günden sonra Çanakkale ile ilgili ne gördüysem biriktirdim, sakladım. Zamanla bu araştırmaya döndü. Ama gazeteci olduğum için vakit bulamıyordum. Hürriyet dergi gruplarında çalıştım. Emekli olduktan sonra da bu tutku sebebiyle Çanakkale’ye yerleştim. Emekli olunca kendimi tamamen arşiv aramaya-taramaya verdim. Alman arşivlerinde çok fazla bilgi ve belge var. 2013’te Almanya’ya gittim. Ama orada en az 6 ay kalmak lazımdı. 6 ay geçimimi sağlayacak ortam olmadığı için erken döndüm. Bu işlerden bir beklentim yok.”

Çanakkale’ye dair birçok bilinmeyen bu kitapta  

Araştırmacı-yazar Basri Emin Sütlü, geçen hafta piyasaya çıkan ‘Hatıralarla Çanakkale-Harp Sahası Gezi Rehberi’ kitabında Gönüllü Bombacı’nın hikâyesine de kısaca yer veriyor. Söz konusu kitap harp sahalarını ziyarete gidenlerin kolayca istifade edebileceği bir eser olarak düşünülmüş. Kitap hazırlanırken, geziye giden grupların hemen hepsinin takip ettiği güzergâh esas alındı ve sadece bu güzergâhta yer alan abide ve şehitliklere yer verildi. Savaş hakkında genel bilgilere ilave olarak savaşın ruhunu yansıtan hatıraların da yer aldığı kitapta özellikle gerçek şehitlikler üzerinde duruldu. Gezilen yerlerde bulunan fakat çoğu ziyaretçinin fark etmediği detaylar özellikle belirtildi. Yıkılan abideler, haçın gölgesinde yatan şehitler, savaşa giden askerlerimizin mermere işlediği şiirler gibi daha önce bilinmeyen birçok bilginin yer aldığı 154 sayfalık kitap, Yitik Hazine yayınlarından çıktı. 1978’de doğan Basri Emin Bey, 2005’ten beri Çanakkale Muharebeleri ile ilgili araştırmalar yapıyor.

BEHRAM KILIÇ - AKSİYON

Daha fazla oku...

HURSAD Basın Açıklaması: Umre’den Dönenlere Hayati Uyarılar

HURSAD Basın Açıklaması: Umre’den Dönenlere Hayati Uyarılar

Sağlık bakanlığının uyarıları dikkate alınmalı…

Karantina, sevdiklerinizi olası hastalıktan korumanızı sağlar.

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nun aldığı kararlar neticesinde Koronavirüsün yayılmasının önlenmesi için bir dizi tedbir alınmıştır.
Bu tedbirlerin başta karantina olmak üzere ciddiyetle uygulanması salgının önlenmesi hususunda önemlidir.
Kutsal Topraklarda umrecisi bulunan tüm Seyahat Acentalarının dönecek olan umrecilere;

1. Hijyen kurallarına azami derecede hassasiyet göstermeleri,
2. Kimse ile asla yakın temas kurmamaları,
3. Türkiye’ye döndüklerinde kendilerini sağlık taramasından geçirecek ve tetkiklerini yapacak olan Sağlık Bakanlığı görevlilerine zorluk çıkarmamaları bilakis kolaylık göstermeleri ve işlemlerin hızlıca yapılmasına katkı sağlamaları,
4. Evlerine döndükten sonraki 14 gün boyunca kendilerini izole etmelerini,
5. Kesinlikle hiçbir kimse ile görüşmeden, misafir kabul etmeden 14 günlük bu süreyi evlerinde geçirmeleri,

hususlarının hayati önem taşımakta olduğunu bildirmeleri ayrıca, bu hususları din görevlileri ile acenta görevlilerinin hem kendileri için tatbik etmeleri hem de umrecilere ne denli hayati önem taşıdığını bildirilmiştir.

Bununla birlikte, yukarıda zikredilen hususların acenta organizasyonu içerisinde bulunan tüm birimlere, tüm kayıt (alt) acentalarına ve görevlilerine de bildirilmesi de aynı hayati derecede önem taşımaktadır.

Saygılarımızla,

Diyaeddin ŞAHİN
HURSAD Yönetim Kurulu Başkanı

Daha fazla oku...
Umre'de telefon kullanımı

Hac’da veya Umre’de İletişim

Suudi Arabistan’a Umre ya da Hac ziyareti yapacak yolcuların en çok merak ettiği konulardan birisi iletişim. Acentamıza da en yoğun gelen sorular arasında, “Umredeyken Türkiye ile nasıl iletişime geçerim?”, “Umre paketleri var mıdır?”, “Türkiye’den paket mi yaptıralım yoksa Arap hattı mı alalım?”, “Suudi Arabistan’da kendi hattımı kullanabilir miyim?”, “Ben Umredeyken ailem beni arayabilir mi?” gibi sorular yer alıyor. Siz hacı ya da umre adaylarımız için bizler de bu konuyu ayrıntılı olarak açıklamak istedik. Hac veya Umre esnasında Türkiye ile iletişim kurma rehberini hazırladık.

Hac & Umre Sırasında Telefon Kullanımı

Hac & Umre ziyareti için Suudi Arabistan’da iletişim kurabilmek, Türkiye’^yi arayabilmek istiyorsanız önünüzde iki seçenek bulunmaktadır. Bunlardan birisi kendi hattınızı kullanarak iletişim kurmak, diğeri ise Suudi Arabistan’dan yerel bir hat alarak Türkiye’yi aramaktır. Sizlere öncelikle kendi Türk hattınızı kullanarak nasıl iletişim kurabileceğinizden bahsedeceğiz.

Türk Hattı ile İletişim Kurmak

Hac ya da Umre ziyareti için Suudi Arabistan’a gitmeden önce telefonunuz yurtdışı ile konuşmaya uygun olmalıdır. Bunun için kendi oparetörünüzle iletişime geçmeniz ve hattınızı yurtdışı kullanımına açmanız gerekmektedir. Hatlara göre yurtdışı kullanıma açtırma yöntemleri ise aşağıdaki gibidir;

  • Turkcell için: Faturalı hat kullanıyorsanız ROAM yazıp 2200’a ücretsiz SMS göndererek, faturasız, yani eski tabiriyle kontörlü hat kullanıyorsanız *111# yi ücretsiz arayarak hattınızı yurtdışı kullanımına açtırabilirsiniz.
  • Vodafone için: Telefonunuzun mesaj bölümüne girerek ROAM AC yazıp 7048’e SMS gönderebilirsiniz. Bunun dışında, *121# yazıp arama tuşuna basarak da hattınızı yurtdışı kullanımına açtırabilirsiniz.
  • Türk Telekom için: Telefonunuzun mesaj bölümüne AC yazıp 5555’e ücretsiz SMS gönderebilirsiniz. Bunun dışında *150# yazıp arama tuşuna basarak da hattınızı yurtdışı kullanımına açtırabilirsiniz.

Dikkat: Bu yöntemleri yurtdışına çıkmadan önce yapmanız gerekmektedir.

Telefonunuzun yurtdışı kullanımına açık olması önemlidir. Bu, sadece sizin Türkiye’yi aramanızı sağlamaz, aynı zamanda başka kişilerin de sizleri arayabilmelerine olanak tanır. Yani eğer telefonunuzu yurtdışı kullanımına açtırmazsanız, sizi arayan kişiler size ulaşamayacaktır. Bunun yanında yurtdışında telefon kullanmanın bazı eksileri olabilmektedir. Ülkemizde kullandığınız tarifeleriniz (yurtdışına özel bir tarife değilse) yurt dışında geçersiz olacaktır. Türkiye’yi arayıp ailenizle görüşmek istediğinizde yüksek faturalar gelebilir. Bununla ilgili olarak da GSM operaötrlerinin çeşitli tarifeleri bulunmaktadır. Bizler kendi hattı ile Umre’ye gelen yolcularımıza bu tarifelerden birisini seçmelerini tavsiye ediyoruz. Aşağıda, GSM operatörlerinin Suudi Arabistan için hazırladığı bazı Hac ve Umre paketlerini görebilirsiniz.

Turkcell Suudi Arabistan Umre paketi: https://www.turkcell.com.tr/yurt-disi/yurt-disinda-kullanim/suudi-arabistan-300-dakika-paketi

Vodafone Hac ve Umre paketi: https://www.vodafone.com.tr/VodafoneRoaming/hac-ve-umre-paketi.php

Turk Telekom Umre paketi: https://bireysel.turktelekom.com.tr/mobil/web/tarife-ve-paketler/sayfalar/faturasiz/yurtdisinda-kullanim/aylik-180-dakika-umre-paketi.aspx

Bu paketlerden birisini seçmeniz durumunda Suudi Arabistan’da Türkiye ile görüşebilir, aynı zamanda yakınlarınızın da sizleri arayabilmelerini sağlayabilirsiniz.

Umre sırasında kendi telefonunuzdan Türkiye’yi aramak istediğiniz zaman ise numaranın başına +9 veya 009 getirmeniz gerekmektedir. Örneğin, cep telefonunuzda kayıtlı 0532 123 0000 numarasını aramak istiyorsunuz. Bu durumda numaranın başına +9 ekleyerek +90532 123 0000 şeklinde ya da 009532 123 0000 şeklinde  aramanız gerekmektedir.

Önemli Not: Türkiye’nin ülke kodu +90’dır. Ancak ülkemizde yapılan aramalarda bu koda gerek yoktur. Ülkemizde birbirimizi ararken telefon numaralarının başına 0 rakamını kendimiz koyarız. Bu, ülke içi aramaları için yeterlidir. Ancak yurt dışında iken ülke kodumuzun tamamını koymamız gerekmektedir. Bunu yapmak için de numaranın başına +9 koymamız yeterlidir. Ülke kodumuzun tamamı olan +90 ı numaranın başına koyarsanız telefon arama yapmayacaktır. Örneğin 0532 123 0000 numarasını aramak istediğinizde, numaranın başına +90 koyarsanız, numara +900532 123 0000 olacaktır. Bu yanlış bir numaradır ve arama yapmaz.

Hac & Umre İçin Yerel Telefon Hattı (Arap Hattı) ile İletişim Kurmak

Hac & Umre sırasında Arap hattı almak kimi durumlarda daha ekonomik gelebilir. Umre’de veya Hac’da iken internete sürekli erişim almak isteyen hacılarımıza genelde oranın yerel hattını almalarını tavsiye ediyoruz. Ülkemiz GSM operatörleri her ne akdar konuşma dakikaları konusunda cömert olsalar da, internet kullanımı konusunda halen istenilen fiyatlara inebilmiş değiller. Bu durumdan ötürü Suudi Arabistan’da sürekkli olarak internete ihtiyacı olan yolcularımız genel olarak Arap hatları almayı tercih etmektedirler.

Suudi Arabistan’da da Türkiye’de olduğu gibi 3 ana akım telefon hattı bulunmaktadır. Bunlar Mobily, Zein ve STC dir. Bu hatların arasında internet bağlantısı en güçlü ve hızlı olan hat STC’dir. Tabii bu hızın ve bağlantı gücünün bir değeri olması kaçınılmazdır. Bundan dolayı STC, tarife olarak aynı zamanda en pahalı hattır. İnternet bağlantı hızı ve kuvveti çok önemli değildir, hesaplı olması daha iyi olur diyen yolcularımıza tavsiyemiz ise Mobily adlı GSM operatörüdür. Mobily ekonomik internet paketleri olan bit hattır. Mekke ve Medine’de şehir merkezlerinde hızlı çeker ancak şehirden uzaklaşıldığında zaman zaman yavaşlayabilir. Bu üç ana GSM operatörü arasında en az tavsiye ettiğimiz hat ise Zein adlı hattır. Daha önce hem fiyat hem de performans olarak bu operatörden problemler yaşayan hacılarımız olduğu için, bizler bu hattı kendi yolcularımıza pek önermiyoruz.

Suudi Arabistan’da Hac dönemi esnasında GSM hattı almanın tek yolu vardır. Arap hattı almak için ilgili merkezlere gidip parmak izi verilmesi gerekmektedir. Son 3 yıldır uygulamaya geçen bu yasa sayesinde herkes sadece bir adet hat alabilmektedir. Parmak izi vererek almadığınız ve muadillerine göre aşırı ucuz olan Arap hatlarını almaktan çekininiz. Bunlar, büyük ihtimalle daha önce başkalarının kullandığı ve bir hafta ya da on gün içerisinde iptal olacak hatlardır.

Hac’da ya da Umre’de Görüntülü Konuşma

umre'de-görüntülü-konuşma

Hac veya Umre ziyareti esnasında, uzun süren ayrılıklardan dolayı sevdiklerimizi özler ve onlarla iletişime geçmek isteriz. Teknoloji çağını yaşadığımız şu günlerde, sevdiklerimizin sadece sesini duymak çoğu zaman yeterli olmayabiliyor. Onların yüzlerini de görmek, tüm aile bireylerine el sallamak, bazen Kabe’den onlara canlı yayın yaparak o kutlu atmosferi onlara da yaşatarak heyecanımızı sevdiklerimizle paylaşmak isteriz. İşte bu noktada görüntülü konuşma devreye giriyor. Sizlere Hac ve Umre sırasında ailenizle nasıl görüntülü konuşabileceğinize dair bir rehber hazırladık.

Öncelikle bu işlemi yapabilmek için telefonunuzun internete bağlı olması gerekmektedir. Otelinizin Wifi ağına bağlanarak Türkiye ile görüntülü konuşma gerçekleştirmeniz mümkündür. Wifi bağlantınızın kuvvetli olduğu noktalardan sevdiklerinizi arayabilir, onlarla görüntülü konuşabilirsiniz. Ancak Suudi Arabistan’da internet ağları Türkiye’deki gibi güçlü olamayabiliyor. Bir anda çok fazla kişinin bir ağa bağlanıp konuşmaya çalışması durumunda bağlantı problemleri yaşanabiliyor ve görüntülü konuşma denemeleri başarısızlıkla sonuçlanabiliyor. Bizler bu durumdan kaçınabilmek ve rahat rahat görüşme yapmak isteyen hacılarımıza Suudi Arabistan GSM hattı almalarını tavsiye ediyoruz.

Bunun yanında Suudi Arabistan’da bütün görüntülü arama programları da düzgün çalışmayabiliyor. Örneğin WhatsApp Suudi Arabistan’da efektik kullanılamıyor. Bunun yerine bizler yolcularımıza, Suudi Arabistan’a gelmeden önce BİP (http://bip.com),  İMO ( https://play.google.com/store/apps/details?id=com.imo.android.imoim&hl=tr ) ya da Microsoft hesabı olanlar için Skype gibi uygulamaları indirmelerini tavsiye ediyoruz. Bu programlar arasında özellikle İMO adlı görüntülü konuşma programı, Suudi Arabistan’da çok etkili çalışıyor ve diğerlerine göre çok daha az takılıyor.

Hac & Umre’de WhatsApp Kullanımı

Hac ve Umre sırasında karşılaşılan en büyük problemlerden birisi de WhatsApp kullanımı ile ilgilidir. Ülkemizin en çok kullanılan programlarından biri olan WhatsApp, Suudi Arabistan’da çalışmıyor. Aslında çalışıyor ancak tam randımanlı çalışmıyor. Suudi Arabistan’da iken WhatsApp aracılığı ile mesaj atabiliyor, fotoğraf gönderebiliyor ve ses kaydı atabiliyorsunuz. Ancak görüntülü ya da sesli konuşma yapmak istediğinizde ise program hata veriyor ve başarısızlıkla sonuçlanıyor. Bundan dolayı Hac & Umre ziyareti sırasında görüntülü konuşma yapmak isteyen yolcularımıza başka programları kullanmalarını tavsiye ediyoruz.

Not: Eğer Türk hattınız ile internete bağlanıyorsanız, WhatsApp ile görüşme yapabiliyorsunuz. Ancak Wifi ile bağlıysanız ya da bir Arap GSM hattı kullanıyorsanız WhatsApp ile kouşmanız engellenecektir.

Daha fazla oku...
imar-ve-insaanın-kapısı-umre

Umre Nasıl Yapılır?

Umre nasıl yapılır?

1- Mîkât sınırlarının birinde ihrama girilir ve niyet edilir.

2- Telbiye, tekbir, tehlîl salevât-ı şerife okunarak Harem-i şerife girilir. Niyet edilip umre tavafı yapılır. Tavaf esnasında iztibâ ve ilk üç şavtta remel de yapılır.

3- Tavaf namazından sonra Mes’aya gidilerek umrenin sa’yi yapılır.

4- Tıraş olunup ihramdan çıkılır. Böylece umre tamamlanmış olur. Umrede Arafat, Minâ, Müzdelife’deki menâsik, kudum ve veda tavafı yoktur.

Okunacak dualar:

Umrecilerimize hediye ettiğimiz Umre Rehberi isimli kitapçığımızda bu dualar mevcuttur. Mutlaka o duaları okumak da şart değil, herkes bildiği duaları okuyabilir.

Unutmayın :

Umre, Hanefî ve Mâliki mezhebinde müekked sünnettir. Şâfiî’de ömürde bir defa umre yapmak farzdır, ancak hemen yerine getirilmesi gerekmez. Hanbelî’de ise, ilk fırsatta hemen yerine getirilmesi gereken bir farzdır. İhram, iki parçalı bez olup, iple bağlanmaz, düğümlenmez ve kancalı iğne ile tutturulmaz. Hac, umre, ticaret veya herhangi bir şey için uzaktan gelenlerin, mikât denilen yerleri, ihramsız geçerek, Mekke-i Mükerreme Haremi’ne girmeleri haramdır.

Geçenin, geri mikâta gelip ihrama girmesi lazımdır. İhrama girmezse, kurban kesmek lazım olur. Mikât denilen yerler ile, Harem-i Mekke arasına Hil denir. Mikâttan geçerken, bir iş için Hil’de kalmaya niyet edenlerin ve Hil’de oturanların, hacdan başka niyet ile ihramsız hareme girmeleri caizdir. Mikât yerlerini geçerken, niyet ederek ve telbiye yaparak, usulü ile, ihrama girilir. Mikât yerinden önce, hatta kendi memleketinde de giymek caiz ve daha iyidir.

Daha fazla oku...
İhram Yasakları

İhramlıya Caiz Olanlar ve Yasaklar

İhramlıya Caiz Olanlar

1- Başına dokundurmamak şartı ile, herhangi bir şeyin altında ve gölgesinde oturmak. Şemsiye kullanmak.

2- Yıkanmak, kokusuz sabun kullanmak.

3- İhram örtülerini yıkamak veya değiştirmek.

4- Kıl koparmadan kaşınmak, gözde biten kılı veya kırılmış tırnağı koparmak.

5- Diş fırçalamak, sürme çekmek.

6- Diş çektirmek, kan aldırmak, iğne vurulmak, yara üzerine sargı sarmak.

7- Güzel koku satan dükkanda oturmak veya güzel koku satın almak.

8- Yüzük, kol saati takmak ve silah taşımak, bele kuşak, para kesesi, kemer bağlamak, omuza çanta asmak.

9- Kollarını giymeden palto veya ceket gibi dikilmiş bir elbiseyi omuzlarına almak.

10- Yorgan, battaniye veya herhangi bir örtü ile yüz ve baş hariç, vücudun diğer kısımlarını örtmek.

11- Balık vb. su ürünlerini avlamak.

12- Kendi emri olmadan, ihramsız kişi tarafından avlanan kara avının etinden yemek.

13- Karga, çaylak, yılan, akrep, fare, sinek, karınca, pire, arı, kene, keler, kelebek, kaplumbağa gibi av hayvanı olmayan hayvan veya haşerelerle, kuduz ve saldırgan köpek, kurt ve kaplan gibi yırtıcı hayvanları öldürmek.

14- Pire, her türlü sinek, başkasının üzerinde bulunan biti, fare, yılan, akrep, kurt, çaylak gibi zararlı ve insana saldıran hayvanları öldürmek.

15- Terlik gibi üstü açık ayakkabı giymek.

16- Bit ölmemek ve saç dökülmemek üzere kaşımak.

17- Renkli ihram giymek.

18- Gusletmek.

19- Başı âdet olmayan şey ile [tas, tepsi] örtmek, paket gibi şeyler koymak.

20- İnsanların dikip yetiştirdiği sebze ve ağaçları koparmak.

21- Düşman ile dövüşmek.

22- Kadınların deriye değmemek üzere yüzlerini örtmeleri ve dikilmiş elbise, mest, çorap giymeleri, örtü altına ziynet eşyası takmaları caizdir.

İhramlıya Yasak Olanlar

İhrama giren kimseye ihramlı bulunduğu sürede (ihramdan çıkıncaya kadar) diğer zamanlarda helal olan bazı fiil ve davranışları yapması yasak olur. İşte bunlara ihram yasakları denir.

Bu yasaklar şunlardır:

1- Saç veya sakal tıraşı olmak, bıyıkları kesmek.

2- Kasık ve koltuk altı kıllarını yolmak veya tıraş etmek.

3- Vücudun diğer yerlerindeki kılları koparmak veya kesmek

4- Tırnak kesmek.

5- Vücuda veya ihrama (kadınlar elbiselerine) güzel koku sürmek, kokulu sabun kullanmak.

6- Giyim eşyası olarak hazırlanmış (dikilmiş veya örülmüş) şeyleri giymek. Normal şekilde giymeksizin, palto, pardösü, gömlek ve benzeri giyim eşyasını omuza almak veya bunları yatarken baş açıkta kalmak şartı ile üzerine örtmek yasak değildir.

7- Başını ve yüzünü örtmek, takke bere giymek veya başa sarık sarmak.

8- Eldiven, çorap veya topukları kapalı ayakkabı giymek. Giyimle ilgili yasaklar sadece erkeklere aittir. Hanımlar normal elbiselerini giyerler, ihram süresince, sadece yüzlerini örtmezler.

9- Cinsi ilişki veya öpüşmek, oynaşmak, şehvetle tutmak…. gibi cinsi ilişkiye götüren davranışlarda bulunmak.

10- Şehevi duyguları tahrik edici şeyleri konuşmak.

11- Tâ’attan ayrılıp, haram fiilleri yapmak.

12- Başkaları ile tartışmak, kavga etmek, sövmek, kötü söz ve davranışlarla gönül kırmak.

13- Eti ister yensin ister yenmesin her türlü kara avını avlamak.

14- Avcıya avını göstermek veya avlanmak konusunda yardımcı olmak.

15- Av hayvanlarına zarar vermek.

16- Harem bölgesinde kendiliğinden çıkan ot ve ağaçların koparılması, ister ihramlı, ister ihramsız herkes için yasaktır.

17- Hatmi ile başını yıkamak.

18- Hamama girmek.

19- Kendi üzerinde bulunan biti öldürmek ve öldürmek için göstermek. Bunları bilerek veya bilmeyerek, unutarak yapanlara, kurban, sadaka cezaları lazım olur. Ceza olarak kesilen kurbanın etinden sahibi yiyemez. İfrad hacda bir kurban icap ettiren suçu, kârin hacı işlerse, biri umre için, iki kesmesi lazımdır.

Daha fazla oku...
vekaleten hac

Vekaleten Hac

Vekilin ihrama girerken emreden kimse için kalb ile niyet etmesi şarttır. Hac borcu olan kimsenin, öldükten sonra kendi için hac yapacak vekilin adını bildirerek vasi olan kimseye emir vermesi lazımdır.

Meyyit veya meyyitin vasi yaptığı yabancı kimse, vârislerden birini, diğer vârisler izin vermedikçe, vekil yapamaz. Bir kimse izin vermeden, başkasının, bunun yerine hacca gönderilmesi caiz değildir. Yalnız vâris, ölen akrabası, vasiyet etmemiş, yani hac parası ayırmamış ise kendine miras kalan para ile, onun yerine hacca gidebilir veya başkasını gönderebilir. Böylece anasını ve babasını hac borcundan kurtarmış olur. Kendine de farz olmuş ise, kendi için, ayrıca gitmesi lazımdır.

İstanbul’da bulunan bir kimsenin babası Erzurum’da sakin iken vefat etse, babası vasiyet etmedi ise, babası için birini vekil göndermek isterse, Erzurum’dan göndermesi farzdır. Başka yerden göndermesi Hanefi’de caiz değildir. Şafii mezhebinde Mikât dışındaki her yerden göndermesi caizdir. Hatta hacca giden birine para vererek, Mekke-i Mükerreme de bir vekil bulup, babası için, buna Mikâttan hac yaptırtması Şafii’de caizdir. Hanefi olanlar, paraları az ise, Şafii mezhebini taklit ederek, vasiyet etmemiş ana ve baba ve yakınları için Mekke’de vekil tutabilirler. Fakat, parayı verirken, Şafii mezhebini taklit ediyorum diye niyet etmesi lazımdır.

Daha fazla oku...
Haccın Farzları

Haccın Farzları

Haccın farzları üçtür. Biri yapılmazsa hac sahih olmaz.

1- Haccı ihramlı yapmaktır.
2- Vakfeye durmak.

(Arefe günü, Arafat’ın, Vadi-yi Urene denilen yerinden başka herhangi bir yerinde, öğle ve ikindi namazlarından sonra vakfeye durulur.) 3- Kâbe-i Muazzamayı Tavaf-ı Ziyaret etmektir.

Tavaf, Mescid-i Haram içinde Kâbe-i Muazzama etrafında dönmek demektir. Dördü farz, üçü vacip olmak üzere yedi kere dönülür. Zemzem kuyusunun ve Makam-ı İbrahim’in dışından dolaşarak da tavaf etmek caizdir.

Kadınlar tavafta, Kâbe’ye yaklaşmamaları efdaldir. Kadına dokunmak ihtimali çok ise, Şafii’lerin Hanefi’yi veya Maliki’yi taklit etmesi lazım olur.

Tavafı mescid dışından yapması caiz değildir. Tavafa niyet etmek de, ayrıca farzdır. Tavaf-ı ziyareti Arafat’tan sonra da yapmak da farzdır.
Tavaf ederken ve sa’y ederken, ezan okunursa, bunlar bırakılıp, namazdan sonra tamamlanır.

Haccın vacipleri şunlardır:

1- Tavafa hacer-i esved veya hizasından başlamak.

2- İhram yasaklarına uymak.

3- Tavafı yürüyerek yapmak.

4- Arefe günü, akşam ve yatsı namazlarını yatsı vakti girdikten sonra Müzdelife’de cem-i tehir ile kılmak. Hanefi mezhebinde vaciptir.

5- Umre sa’yinin, umre tavafından sonra, henüz tıraş olmadan, ihramlı olarak yapılması vaciptir.

6- Şeytan taşlama, kurban kesme, saç tıraşı vacip olup ayrıca bu sıraya riayet de vaciptir.

7- Tavafı kudumden sonra ve hac ayları içinde olmak şartı ile, Safâ ile Merve tepeleri arasında, yedi kere sa’y etmek, yani, usulü ile yürümek. Tavafsız sa’y sahih olmaz.

8- Arafat’tan dönüşte, Müzdelife de vakfeye durmak.

9- Minâ’da şeytan taşlamak, yani üç gün, temiz taş veya teyemmüm caiz olan şey atmak.

10- İhramdan çıkmadan önce, başın en az dörtte birini ustura ile tıraş ettirmek veya en az üç santim, kendisi veya başkası kırkmak. Berber veya ustura bulamamak özür sayılmaz. Saçsız olan veya başı yaralı olan da usturayı değmeden baştan geçirir. Kadın, saçını tıraş etmez. Makasla biraz keser.

11- Afaki yani Mikât denilen yerlerden daha uzak memleketlerin hacıları, Mekke’den son ayrılacağı gün, tavaf-ı sadr yani tavaf-ı veda yapmak. Hayzlı kadına bu vacip değildir.

12- Arafat’ta, güneş battıktan sonra da, biraz kalmak. Güneş batmadan önce, Arafat meydanından dışarı çıkanın kurban kesmesi lazım olur.

13- Tavafı ziyarette Kâbe-i muazzama etrafında dörtten sonra üç kere daha dönmek.

15- Üzerindeki elbise temiz olmak.

16- Tavaf yaparken, Hatim denilen yerin dışından dolaşmak.

17- Tavafta Kâbe-i muazzama, sol tarafta kalmak.

18- Tavafı ziyareti, bayramın üçüncü gününün güneş batıncaya kadar yapmak.

19- Tavaf ederken avret yeri kapalı olmak (Kadın için çok mühimdir).

20- Safâ tepesi ile Merve arasında sa’y ederken, Safâ’dan başlamak.

21- Safâ tepesine çıkınca, Kâbe’ye dönüp, tekbir, tehlil ve salâvat getirmek ve dua etmek. Sonra, Merve’ye doğru yürümek. Safâ’dan Merve’ye dört, Merve’den Safâ’ya 3 kere gidilir.

22- Her tavaftan sonra, Mescid-i haram içinde iki rekat namaz kılmak.

23- Şeytan taşlamasını bayram günlerinde yapmak.

24- Tıraşı, bayramın birinci günü ve Harem hududu içinde yapmak.

25- Sa’yı yürüyerek yapmaktır. (İki yeşil direk arasında erkek hızlı, kadın yavaş gider.)

26- Kıran ve temettü hac yapan, şükür kurbanı kesmek.

27- Kurbanı, bayramın birinci günü kesmek.

28- Cima gibi yasak olan şeyler, Arafat’ta durmadan önce yapılırsa, haccı bozar. Bunları Arafat’tan önce yapmamak farzdır.
Cimadan başkalarını, ihramdan çıkıncaya, cimaı tavaf-ı ziyareti yapıncaya kadar terk etmek vaciptir.
Bilerek veya bilmeyerek, bir vacibi vaktinde ve yerinde yapmayana ceza lazım olur.

Hastalık, ihtiyarlık veya kalabalık gibi bir özürle terk edince bir şey lazım gelmez. Bir vekile yaptırması lazım olmaz.

Hayzlı, nifaslı kadın Mescid-i harama giremez. Tavaftan başka nüsükleri yapar. Tavafı ziyareti temizlenince yapar.
Her günün nüsükü, sonraki gecesinde de yapılabilir.

Haccın sünnetleri şunlardır:

1- Âfâki olanların hemen mescidi harama giderek tavaf-ı kudum yapmaları. Kâbe’yi görünce tekbir, tehlil ve dua edilir. Erkekler, Hacer-i esvede el ve yüz sürer. Tavaf-ı kudumden sonra ve iki rekat namazdan sonra, Safâ ile Merve arasında sa’y yapılır. Bundan sonra, ihramdan çıkmadan, Mekke şehrinde oturup, terviye gününe kadar, istenildiği miktar, nafile tavaf yapılır. Müfrid olan ve kârin olan hacılar, taş atıp, tıraş oluncaya kadar ihramdan çıkmayacağı için, ihramın yasakladığı şeylerden, her gün sakınmaları lazım olur. Mescid-i haram içinde namaz kılanların önünden geçmek günah değildir.

2- İmamın üç yerde hutbe okumasıdır. Birisi Zilhicce ayının yedinci günü Mekke’de; ikincisi dokuzuncu günü, öğle namazı olunca, öğle ve ikindi namazlarından önce, Arafat’ta; üçüncüsü, onbirinci günü, Minâ’da okunur. Arafat’ta hutbe bitince öğle ve hemen sonra ikindi namazı cemaat ile kılınır. İmama yetişemeyen ikindi namazını ikindi vaktinde kılar namazdan sonra imam ve cemaat Mescid-i Nemre’de Mevkıfe kıbleye karşı ayakta veya oturarak vakfeye durur. Cebeli Rahme kayaları üstüne çıkmak ve vakfe için niyet lazım değildir.

3- Arafat’a gitmek için, Mekke’den Terviye [Zilhiccenin sekizinci] günü, sabah namazından sonra çıkmak. [Mekke’den Minâ’ya gidilir].

4- Arefe gününden önceki ve bayramın birinci günü, ikinci ve üçüncü geceleri Minâ’da yatmak. (Üçüncü gece ve günü Minâ’da kalmak mecburi değildir.)

5- Arafat’a gitmek için, Minâ’da, güneş doğduktan sonra yola çıkmak.

6- Arefe gecesi Müzdelife’de yatmak. Arafat’tan Müzdelife’ye gelip, burada, yatsı vakti olunca, akşam ve yatsı namazları birbiri ardınca, cemaat ile kılınır. Akşam namazını Arafat’ta veya yolda kılanın, yatsının vakti çıkmadan Müzdelife’ye gelirse, burada tekrâr cemaat ile veya yalnız olarak, yatsı ile birlikte kılması lazımdır.

7- Müzdelife’de, vakfeye, fecr ağardıktan sonra durmak. Gece Müzdelife’de yatıp, fecr açılırken, sabah namazını hemen kılıp, sonra, Meş’arilharam denilen yerde, ortalık aydınlanıncaya kadar, vakfeye durulur. Güneş doğmadan önce, Minâ’ya hareket edilir. Yolda Muhasser denilen vâdide durmamalıdır. Burası Eshâb-ı fil durak yeridir.

8- Minâ’ya gelince Mescid-i hif’e en uzak olan ve Cemre-i Akâ’be denilen yerde, sağ elin baş ve şehadet parmakları ile, iki buçuk metreden veya daha uzaktan, Cemre yerini gösteren duvarın dibine nohut kadar yedi taş atılır. Duvarın üstüne veya insana, hayvana çarptıktan sonra dibine düşerse caiz olur. Ertesi fecre kadar caiz ise de, o gün öğleden önce atmak sünnettir. Sonra, hiç durmadan buradan gidilip, isterse kurban keser. Çünkü seferi olana kurban kesmek vacip değildir. Seferi olan hacıların, müfrid oldukları zaman kurban kesmeleri vacip değildir. Kurbandan sonra tıraş olur ve ihramdan çıkar.
Bayramın birinci günü Minâ’da olanlar ve bütün hacılar, bayram namazı kılmaz. Sonra, o gün veya ertesi gün veya daha ertesi gün Mekke ye gidip Mescid içinden niyet ederek Tavaf-ı ziyaret yapar. Buna Tavaf-ül ifâda da denilir. Tavafı ziyareti ve tıraşı bayramın üçüncü günü güneş battıktan sonraya bırakmak mekruhtur ve kurban kesmek lazım olur. Yalnız baygın olan kişinin yerine başkası tavaf yapılabilir. Tavafı ziyaretteReml ve Sa’y yapılmaz. Tavaf namazından sonra Minâ’ya gelir.
Öğle namazını Mekke’de veya Minâ’da kılar. Bayramın ikinci günü, öğle namazından sonra Minâ’da hutbe okunur. Hutbeden sonra, üç ayrı yerde, yedişer taş atılır. Mescid-i Hif’e yakın olandan başlanır. Üçüncü günü de böyle yedişer taş atılır ki, hepsi kırkdokuz taş olur. Bunları öğleden önce atmak caiz değil veya mekruhtur. Üçüncü günü güneş batmadan önce, Minâ’dan ayrılır. Dördüncü gün de Minâ’da kalıp, fecrden güneşin gurubuna kadar dilediği zaman yirmi dört taş atmak müstehaptır.
Dördüncü günü fecre kadar Minâ’da kalıp taş atmadan ayrılırsa, koyun kesmek lazım olur. Birinci ve ikinci yerlerinden taş attıktan sonra, kollar omuz hizasına kaldırılarak ve el ayaları semaya ve kıbleye çevrilerek dua edilir. Atılacak yetmiş taş, Müzdelife’de veya yolda toplanır. Hayvan üstünde taş atmak caizdir. Tavaf-ı sadr) dan sonra, zemzem suyu içilir. Kâbe’nin kapı eşiği öpülür. Göğüs ve sağ yanak Mültezem denilen yere sürülür. Sonra, Kâbe perdesine yapışıp, bildiği duaları okur. Ağlayarak Mescid kapısından dışarı çıkar.

9- Arafat’ta, vakfeden önce gusletmek.

10- Minâ’dan Mekke’ye son dönüşte, önce Ebtah denilen vadiye gelip, burada bir miktar durmaktır. Buradan Mekke’ye gelip dilediği kadar kalır.

11-Hacca giderken, muhtaç olmayan ana, babadan, alacaklılardan, kefilinden izin almak sünnettir. Ana baba muhtaç ise, izinsiz gitmek haramdır. Nafaka bırakmadı ise, hanımından izinsiz gitmesi de haram olur. Mekke şehrine Mu’alla kapısından, Mescide Babüsselam’dan ve gündüz girmek müstehaptır.
Haccın sünnetini yapmayana ceza lazım gelmez. Mekruh olur, sevabı azalır.

İhramla ilgili sünnetler:

1- İhrama girerken gusletmek veya abdest almak.

2- İhrama girmeden önce 2 rekat namaz kılmak.

3- Erkekler izar ve rida denilen iki parça örtüye sarınmak.

4- İhramlı bulunduğu sürede her fırsatta telbiye söylemek.

5- Telbiyeyi her başlayışta 3 defa tekrarlamak.

6- Telbiyeden sonra salevat-ı şerife, salevattan sonra dua ve niyazda bulunmak.

Mekke ve Kâbe ile ilgili sünnetler:

1- Mekke’ye mümkünse gündüz girmek (müstehaptır)

2- Mekke’ye girmeden önce mümkünse gusletmek veya abdest almak.

3- Kâbe’yi görünce dua etmek.

4- Kâbe’nin önüne gelince tekbir ve tehlil getirmek.

5- Mültezem’de yüzü ve göğsü Kâbe duvarına yapıştırıp, dua ve niyazda bulunmak.

Tavaf ile ilgili sünnetler:

1- Tavafa başlarken Hacer-i Esved’in hizasına Rükn-i Yemâni cihetinden doğru gelmek.

2- Tavafa başlarken ve her şavtın sonunda Hacer-i Esved’i istilam etmek.

3- Sonunda sa’y yapılacak tavaflarda erkekler ıstıba ve remel yapmak.

4- Bütün şavtları ard arda (ara vermeden) yapmak.

5- Nafile tavafı çok yapmak.

6- Tavaf esnasında zikir, tehlil ve dua yapmak.

7- Ziyaret tavafını bayramın ilk günü yapmak.

8- Ziyaret tavafını şeytan taşlama, kurban ve tıraştan sonra yapmak.

Sa’y ile ilgili sünnetler:

1- Tavaf bitince ara vermeden sa’ye başlamak.

2- Sa’ye giderken Hacer-i Esved’i istilam etmek.

3- Safâ ve Merve’de Kâbe görülebilecek kadar yükseğe çıkıp, Kâbe’ye dönerek tekbir, tehlil ve dua etmek.

4- Erkekler yeşil renkle ışılandırılmış sütunlar arasıda hervele yapmak, diğer yerlerde ise yavaş yürümek.

5- Bütün şavtları ara vermeden yapmak.

6- Sa’yı abdestli yapmak.

7- Sa’y esnasında tekbir, tehlil ve dua yapmak.

Arafat ve Vakfe ile ilgili sünnetler:

1- Arafat’a arefe günü güneş doğduktan sonra Minâ’dan hareket etmek.

2- Öğle ve ikindi namazlarını cem-i takdim ile kılmak.

3- Zevalden sonra vakfe için mümkünse gusletmek veya abdestli bulunmak.

4- Vakfeyi Cebel-i Rahme eteklerinde yapmak.

5- Gün boyuca telbiye, zikir, tekbir, tehlil, tesbih salevat, namaz ve dua ile meşgul olmak.

Müzdelife ve Vakfesi ile ilgili sünnetler:

1- Arafat’tan arefe günü güneş battıktan sonra Müzdelifeye sükunetle ağır ağır inmek ve Müzdelife’de “Meş’ar-i Haram” civarında gecelemek.

2- Sabah namazını erken kılmak.

3- Vakfeyi ortalık iyice aydınlanıncaya kadar sürdürmek.

Minâ ve şeytan taşlama ile ilgili sünnetler:

1- Bayram sabahı ortalık iyice aydınlandıktan sonra, güneş doğmadan Müzdelife’den hareket edip, Minâ’ya gelmek.

2- Vakit geçirmeden büyük şeytanı taşlamak.

3- Taşlama yaparken Mekke’yi sola, Minâ’yı sağ tarafa almak.

4- Taşları yaklaşık 3,5 – 5 m uzaktan atmak.

5- İkinci ve Üçüncü Bayram günlerinde taşları küçük- orta- büyük şeytan sırası ile atmak.

6- Küçük ve orta şeytana taş attıktan sonra dua etmek. Büyük şeytan taşlandıktan sonra hemen ayrılmak.

7- Taşları Bayramın ilk günü öğleden önce, diğer günlerde ise öğleden sonra güneş batmadan önce atmak.

8- Minâ’da Mekke’ye dönmekte acele edenler, bayramın üçüncü günü güneş batmadan önce Minâ’dan ayrılmalı.

Saçların kesilmesi ile ilgili sünnetler:

1- Erkeklerin saçlarının tamamını tıraş etmesi veya tamamını kısaltması.

2- Tıraşı ziyaret tavafından önce yapmak.

Zemzemle ilgili sünnetler:

1- Veda tavafını yapıp tavaf namazını kıldıktan sonra bol bol zemzem içmek ve dökülmek.

2- Zemzemi Kâbe’ye karşı ayakta ve Beytullah’a bakarak içmek.

Daha fazla oku...
haccın fazileti

Haccın Fazileti

Gücü yetenin, ömründe bir kere, Kâbe’ye gidip, oraya mahsus ibadetleri yapması farzdır. Daha sonra yapılan haclar, nafile olur. Farz olan hacca gitmeye çalışmalıdır! Bir kere farz olan haccı yapmak, yirmi kere Allah yolunda savaş etmekten daha sevaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Hac, suyun kirleri temizlediği gibi, günahları yok eder.) [Taberani]

Kabul olan hac, kılınmamış namazların, tutulmamış oruçların, verilmemiş zekatların günahlarının affına sebep olmaz. Bunları geciktirme günahlarının affına sebep olur. Kul borçları verilmedikçe veya helalleşilmedikçe ödenmiş olmaz. Kul ve hak borçlarından başka günahlar affedilir. Hadis-i şerifte (Arafat’ta vakfeye durup da günahlarının affedilmediğini zanneden, büyük günaha girmiş olur) buyuruldu. (Hatib)

Haccın sahih ve kabul olmasının şartları vardır. Sahih olması için vaktinde hac yapılması lazımdır. Kabul olması içinde haccın sahih olması, o kimsenin itikadı düzgün olması, bid’at ehli olmaması gibi şartları vardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Bid’at işleyenin, orucu, haccı, cihadı kabul olmaz.) [Deylemi]

Haccın kabul olması için, haccın farzlarını, vaciplerini, ve sünnetlerini eksiksiz yapmaya çalışmalı, niyeti düzeltmeli, riya karıştırmamalı, ihlasla hareket etmeli ve helal para ile gitmelidir.

Ticareti, dünyalık işleri hac işine karıştırmamalıdır. Borçları varsa ödemeli, hak sahipleriyle helalleşmeli, günahlarına tevbe etmelidir. Bunlara riayet edilerek yapılan hac makbul olur. Hadis-i şeriflerde, (Hac edin ki muhtaç olmayasınız. Yolculuk edin ki sıhhate kavuşasınız) ve(Hac zenginliğe, zina fakirliğe sebep olur) buyuruldu. (Taberani-Şir’a)

Hacca giderken orada ölmekten korkmamalıdır. Hatta hac yolunda ölmeyi ganimet bilmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Hacca giderken veya gelirken ölenin geçmiş günahları af olur. O kimse hesaba çekilmeden azap görmeden Cennete girer.) [İsfehani]

Hacca giden, başkalarına sıkıntı vermediği gibi onlardan gelecek sıkıntılara da katlanmalı, yumuşak davranmalıdır. Hadis-i şerifte (Yumuşak davranmayan hayır yapmamış olur) buyuruldu. Sert, kırıcı olmaktan da kaçmalıdır. Hadis-i şerifte, (Sertlikten ve çirkin şeyden sakının. Yumuşaklık insanı süsler, çirkinliği giderir) buyuruldu. (Müslim)

Hacca gidip gelenin değil, haccı kabul olanın günahları af olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kabul olan bir hac, geçmiş günahları yok eder.) [Beyheki]

(Haccedip, kötü söz söylemeyen ve doğruluktan ayrılmayan, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur.) [Buhari] (Hacca giderken yolda ölene, kıyamete kadar hac, cihada giderken de ölene, kıyamete kadar cihad sevabı yazılır.) [Ebu Ya’la]

Hac yolunda harcanan paranın fazileti de çoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Hac için harcanan mala, Allah yolunda harcanan mala verildiği gibi yediyüz misli sevap verilir.) [Beyheki]

(Hacı, fakirleşmez.) [Bezzar]

(Hacceden zenginleşir.) [Hakim]

Daha fazla oku...
haccın çeşitleri

Haccın Çeşitleri

Üç türlü hac vardır:

1- İfrad hac
2- Kıran hac
3- Temettü hac
1- İfrad hac: Bu haccı yapana müfrid hacı denir. İhrama girerken, yalnız hac yapmaya niyet eden kimsedir. Mekke’de oturanlar, yalnız müfrid hacı olur.
2- Kıran hac: Bu haccı yapana kârin hacı denir. Hac ile umreye niyet eden kimsedir. Önce umre için tavaf ve sa’y edip, sonra ihramını çıkarmadan ve tıraş olmadan, hac günlerinde hac için, tekrar tavaf ve sa’y yapar.
3- Temettü hac: Bu haccı yapana mütemetti hacı denir. Hac aylarında (yani Şevval Zilkade ile, Zilhiccenin ilk on gününde) umre yapmak için ihrama girip ve umre için tavaf ve sa’y yapıp ve tıraş olup ihramdan çıkar. Memleketine gitmeyerek, o sene, terviye gününde veya daha önce, hac için ihrama girerek, müfrid hacı gibi hac yapandır. Yalnız tavaf-ı ziyaretten sonra da sa’y yapar.Kârin ve mütemetti hacıların şükür kurbanı kesmesi vaciptir. Temettü veya Kıran haccı yapanlardan, kurbanlık hayvan bulunmaması veya alınamaması sebebiyle, kurban kesme imkanı olmayanlar, üç gün Hac esnasında, yedi gün Hac’dan sonra olmak üzere on gün oruç tutarlar. İlk üç günün, ihrama girdikten sonra hac ayları içinde ve kurban bayramının ilk gününden önceMekke’de tutulmuş olması zorunludur. Kurban kesme imkanı elde edilebileceği ümidiyle bu üç günlük orucun son vaktine kadar geciktirilmesi yani Arefe günü tamamlanmak üzere 7, 8 ve 9 Zilhicce günlerinde tutulması efdaldir.Temettü Haccında bu oruç henüz Hac için ihrama girmeden Umre ihramından sonra da tutulabilir.

İfrad haccı nasıl yapılır?

Mikâttan önce:

1- Tırnaklar kesilir.
2- Koltuk altı ve kasık temizlenir.
3- Gusledilir olmazsa abdest alınır.
4- Erkek, ihramla örtünür. (Kadın elbisesini çıkarmaz)
5- Baş açık ve ayaklar çıplak olur.

Mikât sınırında:

İhramın sünneti olarak iki rekat nafile namaz kılınır. Birinci rekatta Kâfirun, ikinci rekatta İhlas suresini okumak iyidir. Yalnız hac için niyet ve telbiye yapılır. Böylece ihrama girilmiş olunur.
İhramdan sonra: İhramdan çıkıncaya kadar ihramlıya yasak olan işlerden sakınılır. Tekbir, tehlil, salevat-ı şerife ve telbiye söylenerek yola devam edilir.

Mekke-i mükerremede:

1- Gusledip veya abdest alıp Harem-i şerife giderek “kudum tavafı” yapılır. Bu sünnettir.2- Tavaftan sonra iki rekat tavaf namazı kılınır. Birinci rekatta Kâfirun, ikinci rekatta İhlas suresini okumak iyidir.3- Zemzem içilir, üstüne, başına dökmek iyi olur.4- İhramlı olarak Mekke’de kalınır. Namazları Harem-i şerifte kılmaya çalışmalıdır. İstenildiği kadar nafile tavaf yapılır.5- Haccın sa’yı kudum tavafından veya nafile bir tavaftan yahut ziyaret tavafından sonra yapılır.

Terviye günü [8 Zilhicce]

Terviye günü sabah namazı mümkün olursa Mekke’de kılınıp Minâ’ya çıkılır. Arefe günü sabah namazını müteakip Arafata hareket edilir.

Arefe günü [9 zilhicce]

1- Her fırsatta telbiye, tesbih, tekbir, tehlil ve salevat okunur. [Hacılar, kendilerine, ana-baba ve bütün müslümanlara dua ederler.]2- Öğle ve ikindi namazları, öğle vaktinde cem-i takdim ile kılınır.3- Öğleden sonra vakfe yapılır.4- Güneş batmadan Arafat’tan ayrılmamalı. Güneş battıktan sonra, akşam namazı kılınmadan Müzdelifeye hareket edilir.5- Akşam ve yatsı namazları Müzdelife’de yatsı vaktinde cem-i tehir ile kılınır. Gece Müzdelife’de kalınır. Şeytan taşlamak için taş toplanır.

Bayramın birinci günü [10 zilhicce]

1- Sabah namazı kılınınca, Müzdelife’de “Meş’aril haram’a gidilip orada vakfe yapılır.2- Ortalık ağarıp güneş doğmadan Minâ’ya hareket edilir.

Minâ’da çadıra yerleştikten sonra:

1- Akâ’be cemresine [büyük şeytana] 7 taş atılır.
2- Saçlar tamamen kesilir veya kısaltılır. Böylece ihramdan çıkılmış olur.

Bayramın 2, 3 ve 4. günleri:

1- Bayramın ilk günü yapılmamışsa, ziyaret tavafı yapılır. [Ziyaret tavafını bayramın birinci günü yapmak daha faziletlidir.] Daha önce yapılmamışsa haccın sa’yi yapılır. Bunlar üçüncü günü güneş batıncaya kadar yapılmalıdır. Yapılmamışsa vacibi zamanında yapmadığı için ceza gerekir.
2- Küçük, orta ve Akâ’be Cemrelerine [üç şeytana] her gün yedişer taş atılır.

Minâ’dan dönünce:

“Veda Tavafı” yapılır. Beytullaha karşı durup zemzem içilir. Yüz ve baş yıkanır. Sonra imkan bulunursa Kâbe-i şerifin yüksek eşiği öpülür.

Kıran haccı nasıl yapılır?

Mikâttan önce:

1- Tırnaklar kesilir.
2- Koltuk altı ve kasık temizlenir.
3- Gusledilir olmazsa abdest alınır.
4- Erkek, ihramla örtünür. (Kadın elbisesini çıkarmaz)
5- Baş açık ve ayaklar çıplak olur.

Mikât sınırında:

İhramın sünneti olarak iki rekat nafile namaz kılınır. Birinci rekatta Kâfirun, ikinci rekatta İhlas suresini okumak iyidir. Umre ve hac için niyet ve telbiye yapılır. Böylece hem umre hem de hac için ihrama girilmiş olunur.

İhramdan sonra:

İhramdan çıkıncaya kadar ihramlıya yasak olan işlerden sakınılır. Tekbir, tehlil, salevat-ı şerife ve telbiye söylenerek yola devam edilir.

Mekke-i mükerremede:

1-Gusledip veya abdest alıp Harem-i şerife giderek “umre tavafı” yapılır.
2- Tavaftan sonra iki rekat tavaf namazı kılınır. Birinci rekatta Kâfirun, ikinci rekatta İhlas suresini okumak iyidir.
3- Zemzem içilir, üstüne, başına dökmek iyi olur.
4- Safâ ile Merve arasında “umre’nin sa’yı” yapılır. Böylece umre tamamlanmış olur. Fakat tıraş olunmaz, ihramdan çıkılmaz. Gerekirse sonra, hac için kudum tavafı yapılır. Haccın sa’yi kudum tavafından sonra yapılabildiği gibi, nafile bir tavaftan veya ziyaret tavafından sonra da yapılabilir.
5- İhramlı olarak Mekke’de kalınır. İstenildiği kadar nafile tavaf yapılır.
Terviye günü [8 Zilhicce] Terviye günü sabah namazı mümkün olursa Mekke’de kılınıp Minâ’ya çıkılır. Arefe günü sabah namazını müteakip Arafata hareket edilir.

Arefe günü [9 zilhicce]

1- Her fırsatta telbiye, tesbih, tekbir, tehlil ve salevat okunur. [Hacılar, kendilerine, ana-baba ve bütün müslümanlara dua ederler.]
2- Öğle ve ikindi namazları, öğle vaktinde cem-i takdim ile kılınır.
3- Öğleden sonra vakfe yapılır.
4- Güneş batmadan Arafat’tan ayrılmamalı. Güneş battıktan sonra, akşam namazı kılınmadan Müzdelifeye hareket edilir.
5- Akşam ve yatsı namazları Müzdelife’de yatsı vaktinde cem-i tehir ile kılınır. Gece Müzdelife’de kalınır. Şeytan taşlamak için taş toplanır.

Bayramın birinci günü [10 zilhicce]

1- Sabah namazı kılınınca, Müzdelife’de “Meş’aril haram’a gidilip orada vakfe yapılır.
2- Ortalık ağarıp güneş doğmadan Minâ’ya hareket edilir.

Minâ’da çadıra yerleştikten sonra:

1- Akâ’be cemresine [büyük şeytana] 7 taş atılır.
2- Vacip olan şükür kurbanı kesilir. Kurbanlık hayvan bulunmaması veya alınamaması sebebiyle kesemiyeceği söz konusu olursa, Zilhiccenin dokuzuna kadar 3 gün ve bayramdan sonra yedi gün daha oruç tutması lazım olur. Hepsi on gün olur. Bu kalan 7 gün orucu, memleketine döndüğünde de tutabilir.
3- Saçlar tamamen kesilir veya kısaltılır. Böylece ihramdan çıkılmış olur.

Bayramın 2, 3 ve 4. günleri

1- Bayramın ilk günü yapılmamışsa, ziyaret tavafı yapılır. [Ziyaret tavafını bayramın birinci günü yapmak daha faziletlidir.] Daha önce yapılmamışsa haccın sa’yi yapılır. Bunlar üçüncü günü güneş batıncaya kadar yapılmalıdır. Yapılmamışsa vacibi zamanında yapmadığı için ceza gerekir.
2- Küçük, orta ve Akâ’be Cemrelerine [üç şeytana] her gün yedişer taş atılır.

Minâ’dan Dönünce

“Veda Tavafı” yapılır. Beytullaha karşı durup zemzem içilir. Yüz ve baş yıkanır. Sonra imkan bulunursa Kâbe-i şerifin yüksek eşiği öpülür.

Temettü haccı nasıl yapılır?

Mikâttan önce:

1- Tırnaklar kesilir.
2- Koltuk altı ve kasık temizlenir.
3- Gusledilir olmazsa abdest alınır.
4- Erkek, ihramla örtünür. (Kadın elbisesini çıkarmaz)
5- Baş açık ve ayaklar çıplak olur.

Mikât sınırında:

İhramın sünneti olarak iki rekat nafile namaz kılınır. Birinci rekatta Kâfirun, ikinci rekatta İhlas suresini okumak iyidir. Yalnız umre için niyet ve telbiye yapılır. Böylece ihrama girilmiş olunur.

İhramdan sonra:

İhramdan çıkıncaya kadar ihramlıya yasak olan işlerden sakınılır. Tekbir, tehlil, salevat-ı şerife ve telbiye söylenerek yola devam edilir.

Mekke-i mükerremede:

1- Gusledip veya abdest alıp Harem-i şerife giderek “kudum tavafı” yapılır. Bu sünnettir.
2- Tavaftan sonra iki rekat tavaf namazı kılınır. Birinci rekatta Kâfirun, ikinci rekatta İhlas suresini okumak iyidir.
3- Zemzem içilir, üstüne, başına dökmek iyi olur.
4- Safâ ile Merve arasında umre’nin sa’yi yapılır. Sonra saçın en az dörtte biri veya tamamı kesilir yahut kısaltılır. Böylece ihramdan çıkılmış olur.
5- İhramsız olarak Mekke’de kalınır. İstenildiği kadar “nafile tavaf” yapılabilir.

Terviye günü [8 zilhicce]

Terviye günü hac için niyet ve telbiye yaparak yeniden ihrama girilir. Sabah namazı mümkün olursa Mekke’de kılınıp Minâ’ya çıkılır. Arefe günü sabah namazını müteakip Arafata hareket edilir.

Arefe günü [9 zilhicce]

1- Her fırsatta telbiye, tesbih, tekbir, tehlil ve salevat okunur. [Hacılar, kendilerine, ana-baba ve bütün müslümanlara dua ederler.]
2- Öğle ve ikindi namazları, öğle vaktinde cem-i takdim ile kılınır.
3- Öğleden sonra vakfe yapılır.
4- Güneş batmadan Arafat’tan ayrılmamalı. Güneş battıktan sonra, akşam namazı kılınmadan Müzdelifeye hareket edilir.
5- Akşam ve yatsı namazları Müzdelife’de yatsı vaktinde cem-i tehir ile kılınır. Gece Müzdelife’de kalınır. Şeytan taşlamalarında kullanılacak taşlar toplanır.

Bayramın birinci günü [10 zilhicce]

Sabah namazı kılınınca, Müzdelife’de “Meş’aril haram’a gidilip orada vakfe yapılır. Ortalık ağarıp güneş doğmadan Minâ’ya hareket edilir.

Minâ’da çadıra yerleştikten sonra:

1- Akâbe cemresine [büyük şeytana] 7 taş atılır.
2- Vacip olan şükür kurbanı kesilir. Kurbanlık hayvan bulunmaması veya alınamaması sebebiyle kesemiyeceği söz konusu olursa, Zilhiccenin dokuzuna kadar 3 gün ve bayramdan sonra 7 gün daha oruç tutması lazım olur. Hepsi 10 gün olur. Bu kalan 7 gün orucu, memleketine döndüğünde de tutabilir.
3- Saçlar tamamen kesilir veya kısaltılır. Böylece ihramdan çıkılmış olur.

Bayramın 2, 3 ve 4. günleri

1- Bayramın ilk günü yapılmamışsa, ziyaret tavafı yapılır. [Ziyaret tavafını bayramın birinci günü yapmak daha faziletlidir.] Daha önce yapılmamışsa haccın sa’yi yapılır. Bunlar üçüncü günü güneş batıncaya kadar yapılmalıdır. Yapılmamışsa vacibi zamanında yapmadığı için ceza gerekir.
2- Küçük, orta ve Akâbe Cemrelerine [üç şeytana] her gün yedişer taş atılır.

Minâ’dan dönünce

Veda Tavafı yapılır. Beytullaha karşı durup zemzem içilir. Yüz ve baş yıkanır. Sonra imkan bulunursa Kâbe-i şerifin yüksek eşiği öpülür.
Daha fazla oku...
Hac ile İlgili Ayetler

Hac ile ilgili Ayet-i Kerimeler

Kurân-ı Kerim’de yer alan Hac’ca ilişkin Âyet-i Kerimeler Diyanet İşleri Başkanlığınca aşağıdaki gibi belirtilmiştir.

(Bakara,158) hac

“Şüphesiz, ‘Safa’ ile ‘Merve’ Allah’ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Ka’be’yi) Hac’ceder veya Umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir.”

(Bakara,158)

bakara-189 hac

Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir.[53] İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi (Allah’a karşı gelmekten sakınan) insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

(Bakara,189)

(Bakara, 196) hac

“Haccı ve Umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, Hacca kadar Umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, Hacda üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram’da olmayanlar içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır.”

(Bakara, 196)

(Bakara, 197) hac

“Hac, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda Haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) Hacda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, Benden korkup-sakının.”

(Bakara, 197)

(Bakara, 200) hac

“(Hac) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah’ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki: “Rabbimiz, bize dünyada ver” der; onun ahirette nasibi yoktur.”

(Bakara, 200)

(Al-i İmran, 97) hac

“Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev’i Haccetmesi Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkar ederse, şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır.”

(Al-i İmran, 97)

(Maide, 2) hac

“Ey iman edenler, Allah’ın şiarlarına, haram olan ay’a, kurbanlık hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram’a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah’tan korkup-sakının. Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.”

(Maide, 2)

(Hac, 26)


“Hani Biz İbrahim’e Evin (Kabe’nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik:) “Bana hiçbir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut.”

(Hac, 26)

(Hac, 27)

“İnsanlar içinde Haccı duyur; gerek yaya, gerekse uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler.”

(Hac, 27)

(Hac, 28)

“Kendileri için birtakım yararlara şahid olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Allah’ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.” 

(Hac, 28)

Ayrıntılı Bilgi İçin Diyanet İşleri Başkanlığının web sitesini inceleyebilirsiniz

Daha fazla oku...